Chanel’in Métiers d’Art 2026 Defilesi: Matthieu Blazy’den New York’a Şehir Yaşamına Övgü
Chanel’in bu yıl New York’ta düzenleyeceğini açıkladığı Métiers d’Art 2026 defilesi, markanın yeni kreatif direktörü Matthieu Blazy’nin imzasını taşıyan ilk büyük özel sunum oldu. Paris Moda Haftası’nda büyük ses getiren ilk koleksiyonunun ardından Blazy, Chanel’in zanaatkârlığa adanmış bu özel serisini Amerika’nın kalbine taşıyarak markanın yeni dönemini güçlü bir şekilde işaretledi. Chanel’in Lesage, Maison Michel ve Massaro gibi efsanevi atölyelerinin ustalığını öne çıkaran Métiers d’Art, bu yıl ilk kez Blazy’nin New York yorumuyla sahneye çıktı.
Chanel, bugüne kadar koleksiyonlarını Miami, Dallas ve Los Angeles gibi ABD şehirlerinde tanıtmış olsa da Blazy, New York için alışılmışın dışında bir mekân tercih etti. Tasarımcı, evi olarak gördüğü Paris ile güçlü bağları olan Manhattan atmosferini birleştirerek misafirleri yeraltına, Lower East Side’daki eski bir metro istasyonuna indirdi. Burası yıllar önce terk edilmiş bir alan olmasına rağmen, bugün New York’un en dinamik ve genç ruhlu bölgelerinden biri olarak biliniyor.

Defile öncesi hazırlanan kampanya da en az mekân seçimi kadar dikkat çekiciydi. Blazy, Fransız yönetmen Michel Gondry ile iş birliği yaparak Chanel elçileri Margaret Qualley ve A$AP Rocky’nin rol aldığı surrealist bir kısa film hazırladı. East Village ve SoHo sokaklarında çekilen video, şehrin bitmeyen enerjisini, karmaşasını ve çeşitliliğini modern bir Chanel estetiğiyle birleştirdi. Defilenin bütün ruhu da bu özgür, yaratıcı ve kentsel dinamizmi yansıttı.
Blazy’nin koleksiyonu, New York’un günlük yaşamını modaya taşıyarak klasik Chanel çizgisine yeni bir gerçeklik boyutu kattı. Modellerin metro vagonlarına girip çıktığı, peronlarda gazete okuduğu ve büyük şehirlerin rutin karmaşasını birebir yansıtan akış, “herkese ait bir alan” olarak tarif edilen metro kültürüne bir saygı duruşuydu. Tasarımcı, metronun toplumsal sınıf farklarını silen demokratik yapısının koleksiyonu şekillendirdiğini vurguladı.
Her ne kadar atmosfer gündelik hayatı temsil etse de, sunulan kıyafetler olağanüstü işçiliğin izlerini taşıyordu. Kot görünümlü bir gömlekten leopar desenli Chanel tweedine kadar pek çok parça, aslında tamamen el işçiliğiyle hazırlanmış lüks dokular barındırıyordu. “I Love NY” baskılı payetli bir tişörtün tweed etek takımıyla birleştiği anlar ya da modern kırmızı halı için tasarlanmış siyah kadife elbise, Blazy’nin yüksek modayı yaşamsal gerçeklikle harmanlama iddiasını güçlü şekilde ortaya koydu. Chanel’in yeni dönemine dair heyecan uyandıran bu defile, New York’un kaosunu, çeşitliliğini ve benzersiz enerjisini haute couture ile buluşturdu.





